Onlarla tanışıklığım, José Martí Devrim meydanında başladı. Meydanda 1 milyon gösterici vardı. Kutlamalara halkın katılım zorunluluğu bulunuyordu. Ama bu ilk serbest 1 Mayıs kutlamasıydı. Tecrübelilerin gözlemi; ilk serbest kutlamanın zorunlulardan daha kalabalık olduğu yönündeydi.

Konuk tribününün karşısında bir binanın üzerinde devasa ferforje demirden yapılmış bir Ernesto Che Guevara monokrom resmi bulunuyor.

Bir tarafta Comandante Fidel Castro, karşısında dava arkadaşı Che ve arada 1 milyon insan.

Gösteri Küba'nın efsane sanatçılarından Silvio Rodriguez'in konseriyle başladı. İlk şarkısı "Solo el amor".

Üzerimizde kırmızı tişört vardı ve pek çoğumuz da haki renkli bir pantolon giyiyorduk. Farklı giyinen sadece Castro'ydu. Onun kostümü standart. 1959 Küba devrimi esnasında ne giyiyorduysa şimdide aynı.

Kırmızı tişörtlerimizin sırt tarafında "Esta humanidad tiene ansias de justica" yazılıydı, altında da Fidel imzası.

Toplantıda Venezuella Devlet Başkanı Hugo Chavez, Nikaragua Devlet Başkanı Daniel Ortega, Bolivya Devlet Başkanı Juan Evo Morales, Küba Devlet Başkan Yardımcısı Raul Castro'nun yanı sıra dünyanın birçok ülkesinden gelmiş parlamenterler, siyaset, bilim ve sanat adamları bulunuyordu.

Aslında toplantıda olanların tümü Casrtro'cuydu ama politik bir dil olarak "Bolivarcı" ismini de kullanıyorlardı.

1959 Castro önderliğinde Küba'da ve 1979'da Sandinista Ulusal Kurtuluş Cephesi'nin Nikaragua'da kazandığı zaferden sonra Orta ve Latin Amerika'daki en önemli olay 1998'de Venezüella'da seçimle Chavez'in iktidara gelmesidir.

Seçimle sosyalist bir iktidarın kurulması tüm Orta ve Latin Amerika'yı etkiledi.

2002'de Brezilya'da yapılan seçimleri İşçi Partisi kazandı. Luiz Inácio Lula da Silva da Brezilya Devlet Başkanı oldu. Lula da Silva bu görevi iki dönem yürüttü. Başarılı siyasetlerin ardından, kendisinden sonra da aynı partiden Dilma Vana Rousseff, başkan seçildi. Brezilya bugün küresel bir aktör olma yolunda.

Arjantin, Şili ve Uruguay'da ki seçimleri sol kazandı. 2007'de Ekvator Devlet Başkanlığına Latin Amerika solu içinde yer alan Rafael Vicente Correa Delgado'nun seçildi.

Chavez, bu zaferler üzerine: "Yeni bir dünya, yeni bir Latin Amerika ve yeni bir Güney Amerika'yı inşa etme yolunda bir adım daha atılmıştır" demiştir.

Bugün, Orta ve Latin Amerika'da silahlı ve silahsız birçok sosyalist veya komünist hareket bulunuyor.

Bunlar ilhamlarını, sömürgeciliğe karşı savaşmış olan Simon Bolivar ve Küba devriminin lideri Fidel Castro'dan alıyorlar. Şimdi de Hugo Chavez'den.

Castro ilhamı, Orta ve Latin Amerika'da sadece Nikaragua'da Somoza diktatörlüğüne karşı mücadele eden Sandinistleri başarıya ulaştırmıştı.

Chavez'in iktidara gelmesiyle birlikte izlemeye başladığı siyasi ve ekonomik programlar; Orta ve Latin Amerika'da sosyalist ve komünist hareketleri dönüştürdü.

Silahlı Sosyalist ve Komünist hareketler, demokratik yöntemlerle iktidar olabileceklerini gördüler.

Bu şekilde Latin Amerika ülkelerinin bir kısmında sosyalist hareketler demokratik yöntemlerle iktidar oldular.

Chavez, Castro ve Che kadar karizmatik değil, ayrıca yakışıklı da değil, orta boylarda, hafif kilolu, espritüel, şova dönük bir siyaset tarzı olan sevimli bir liderdir.

Yıllardır ABD'nin komplolarına karşı iktidarını sürdürmeye çalışıyor.

ABD'ye karşı küresel hareketler içinde en önde yer almaktadır. İslam dünyasında da dünya sisteminin şeytanlaştırdığı hareketleri desteklemesiyle de etkili bir isim haline gelmiştir. Buna rağmen sevilen ama karizmatik olmayan bir liderdir.

"20.yüzyıl iki kutuplu bir yüzyıldı. 21.yüzyıl çok kutuplu olmalıdır. Bizler böyle bir dünyanın oluşumuna omuz vermeliyiz. Öyleyse, yaşasın birleşik Asya, yaşasın birleşik Afrika ve yaşasın birleşik Avrupa!" diyerek kapitalizme karşı sömürülen, yoksul dünyanın insanlarını dayanışmaya çağırmaktaydı.

ABD'nin Amerika kıtasında organize ettiği siyasi ve ekonomik işbirliğine NAFTA'ya karşı, Bolivarcılar'ın siyasi ve ekonomik işbirliğini önceleyen ALBA'yı kurmuştur.

Dünya Bankası Başkanı Robert Zoellick, Chavez'i hedef alarak günlerinin sayılı olduğunu söylemişti. Chavez Zoellick'e "günleri sayılı olan küresel kapitalizmdir" diyerek cevap vermiştir.

Chavez, elindeki imkânları bir taraftan ülkesinin yoksul insanlarıyla paylaşırken öte yandan başta Küba olmak üzere diğer Sosyalist ve Bolivarcı yönetimlere yardım etmektedir. Bir misyon adamı gibi hareket etmektedir.

ABD ambargosundan dolayı Küba'nın yıllık kaybı 11 milyar dolardır. Yıllarca Castro yönetimi SSCB'den destek almaktaydı. SSCB'nin dağılmasıyla ortaya çıkan ekonomik boşluğun büyük bir kısmını Venezuela doldurmuştur. Yıllık yardım miktarı 6 milyar dolar civarındadır. Buna karşılık sağlık hizmetleri ve eğitimi Küba vermektedir.

Küba, Afrika'da başta Angola ve Gine Bissau olmak üzere birçok ülkenin sağlık politikalarına desteklemekte ve organize etmektedir. Buna Yeryüzü Doktorları olarak tıbbı yardım için gittiğimiz Gine Bissau'da tanıklık etmiştim.

Şili'de 1973'te sosyalist Allende'ye karşı askeri darbe ile başlayan Güney Amerika'daki ABD yanlısı faşist yönetimler arka arkaya kaybolup gidiyor.

İslam Dünyası'nda da halkın taleplerinin karşılık bulacağı bir dönemin şafağı sökmek üzeredir.

"Esta humanidad tiene ansias de justica"

"Bu insanlık adalet bekliyor" Fidel...

http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?i=32825&y=SuleymanGunduz