Bütün dünya nefesini tutmuş ABD seçim sonuçlarını bekledi. Başta Türkiye olmak üzere birçok ülkede seçimler ABD'de olduğu gibi büyük bir heyecanla izlendi. Birçok köşe yazarı bunun nedenini dünyanın tek kutuplu olmasına bağladı. Pek haksız da sayılmazlar.

Rusya ve Çin sosyalist sistemden vazgeçip soğuk savaş süreci ortadan kalkınca dünya tek kutuplu oldu. Dolayısıyla Çin Komünist Partisi içindeki değişiklik, Rusya, İngiltere, Fransa ve Almanya seçimleri izlenmeye değer olmaktan çıkmış oldu.

Ağustos ayında ABD'li bir işadamıyla seçimler üzerine konuşmuştum. Kendisine seçim sonuçları ne olur dediğimde kararlı bir şekilde Obama kazanacak demişti.

Bize sunulan şekliyle kıran kırana bir mücadele oldu. Salı gecesinden Çarşamba sabahına kadar sandıklar açılıp oylar sayılmaya başladığında ekranlara yansıyan bilgilere göre Mitt Romney önde gidiyordu kazandı/kazanacak gibiydi. İşte bu an tüm dünya nefesini tuttu. Kapitalizmin ürün pazarlamadaki rekabet taktiği burada da işledi. Obama'nın zaferiyle İsrail'in dışında tüm dünya derin bir nefes aldı!

Evet, ABD seçimlerini Barack Hussein Obama tekrar kazandı. Allah vere bu seçimlerde ters köşeye yatmadık. Obama'yı destekledik ve de kazandı.

Dünyada birçok ülke ABD seçimlerinde kendi siyasetlerine uygun adayları desteklerler. Adaylar kazanırsa yaşadınız. Kaybettiklerinde yeni gelenle işbirliği kurmak bir hayli zaman alır.

1992'de yapılan seçimlerde 8. Cumhurbaşkanımız merhum Turgut Özal açıktan o dönemin başkan adayı George Herbert Walker Bush'u (41. Başkan) desteklemişti. Gel gör ki ABD'liler Demokrat aday Bill Clinton'u seçmişlerdi, bizim ülke olarak desteklediğimiz aday Bush kaybetmişti. Özal rahmetli oldu ve Clinton'la ilişki geliştirme işi ise 9. Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel'e kaldı.

O günlerde dünya gündemindeki sorunlara bir göz atmak gerekirse:

Helsinki ve Malta zirvelerinin ardından Sovyetler Birliği çözülmüş ve bunun sonucunda; iki kutuplu dünya sona ermiş, Orta, Doğu Avrupa, Kafkaslar ve Orta Asya'da yeni ülkeler ortaya çıkmıştı.

Orta Doğu'da: Körfez krizi başlığı altında ABD 1991'de Irak'a saldırmış ve ülke fiilen üçe bölünmüş, Kuzey'de Çekiç Güç'ün dışında uçuşa kapalı bir Kürt bölgesi, Orta'da Saddam ve Baas yönetiminde Sünniler ve Güneyde Şii bölgesi oluşturulmuştu. İran, Suriye, Lübnan ve Filistin sorunu devam ediyordu.

Afrika'da Somali'ye başarısız bir müdahalede bulunulmuş, Sudan'a ambargo konulmuş ve ayrılıkçı Güneyliler desteklenmeye başlanmıştı.

Kafkaslar'da Sovyetler'den ayrılmanın ve bağımsızlığın ortaya çıkarttığı sorunlar başlamıştı. Gürcistan'da Abhazya ve Güney Osetya sorunu oluşmuştu. Abhazya'da çıkan çatışmaların sonucunda Gürcü otoritesi sonlandırıldı. Ermenistan-Azerbaycan arasında Dağlık Karabağ Savaşı başlamış, Ermenistan Azerbaycan'ın 6 vilayetini ve Dağlık Karabağ'ı işgal etmişti. Rusya ile Çeçenistan arasında savaş başlamıştı.

Balkanlar'da Yugoslavya'nın dağılmasıyla 1991'den 1999'a kadar sürecek etnik çatışmalar yaşandı. Sırplar Yugoslav Halk Ordusu'nun desteğiyle Slovenya, Hırvatistan, Bosna-Hersek ve Kosova'ya saldırdılar. En kanlı çatışmalar Hırvatistan ve Bosna-Hersek'te yaşandı.

1993-2001 tarihleri arasında ve 2009'dan itibaren ABD'yi Demokratlar yönetiyor. Ne değişti?

Bugün 9 Kasım 2012 bundan 20 yıl önce Cumhuriyetçi Başkan Bush'un dönemindeki sorunlardan hangisi çözülmüş?

Bosna, Kosova, Suriye, Lübnan, Irak, İran, Afganistan, Somali, Abhazya, Güney Osetya, Dağlık Karabağ, Çeçenistan ve Filistin…

ABD siyaseti üzerinde oluşan genel kanaat; Cumhuriyetçilerin ülke çıkarları için her yolu meşru saydıkları ve bunun için saldırgan bir siyaset izledikleri, Demokratlarınsa daha ilkeli, daha az saldırgan ve barışı önceledikleridir. Bu ne kadar doğru bir kanaattir?

Romney'in önde olduğu saatlerde Türk-ABD ilişkilerinin nasıl etkileneceği ve dış politika analizlerinin tartışıldığı bir ortamda ABD'nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone 'Seçim sonucu ne olursa olsun, Türkiye ile ilişkiler devam eder' demişti.

Bunu genelleştirmek gerekiyorsa ABD'de Başkan hangi partiden seçilirse seçilsin "Dış politikada değişiklikler her zaman minimaldir."

Balkon konuşmaları da bir "halkla ilişkiler" düzenlemesidir. Öykünecek bir durum değildir.

Barack Hussein Obama'nın ikinci dönemi. Artık yeniden seçilme endişesi yok. Arkasına radikal ve marjinal grupların desteğini de almamış. Dünya barışına katkı vermemesi için hiçbir neden yok. Değilse değişen hiçbir şey olmayacak.

Allen Ginsberg'in "Amerika" adlı şiiri aklıma geliyor.

"Amerika, ne zaman bitireceğiz insanlarla savaşı?

(…)

Amerika ne zaman melekleşeceksin?

Ne zaman soyunacaksın çırılçıplak?

Ne zaman bakacaksın kendine mezarlıktan?

Ne zaman yaraşır olacaksın milyonlarca Troçkistine?

Amerika neden gözyaşı dolu kitaplıkların?"